Afrin, daha büyük resmin parçası
- 911 kilometrelik Türkiye-Suriye sınırı, ülkemizin en uzun kara sınırı. Hatay'ın katılmasından bu yana gerek Suriye'nin Hatay'ı sınırlarında göstermesi, gerek Fırat suyunun paylaşımı gerekse PKK terörü bakımlarından sorunlu olmaya devam etti.
- Suriye iç savaşı sonrasında sınır bölgemizin karşı tarafı ÖSO, İŞİD ve YPG arasında el değiştirdi sürekli. Halihazırda PKK'nın uzantısı olduğunu gizleme gereği bile duymayan YPG sınırın en uzun şeridini kontrol ediyor. Suriye'nin İsrail (Golan Tepeleri), Lübnan ve Irak ile de çözülmesi gereken sınır güvenliği/çizgisi sorunları da var daha sırada bekleyen.
-ABD'nin desteği ile de ülkemiz ile sınırı koruyacak, İranlı Şii milislere (Hasdi Sabi, Pakistanlı Zeynebiyyun ve Afganistanlı Fatimiyun Tugayları) karşı denge sağlayacak 30.000 kişilik tam teçhizatlı bir kuvvet oluşturuluyor.
- Afrin harekatı, ülkemizin sadece bugünkü değil Suriye ile gelecekteki sınır güvenliğini, Fırat sularının gelecegini de sağlama alacak "premptive" bir stratejinin parçası olarak gerçekleştiriliyorsa amacına ulaşmış olacaktır.
- Hükümetin ve silahlı kuvvetlerin de altını çizdiği gibi, bu harekat bölgenin realitesi olan sınır boyundaki Kürt halkına yönelik değildir. Olamaz da. Yanlış adımlar, bölge Kürtlerinin desteğinin yitirilmesi ülkemiz içinde de ciddi yansımalar yaratabilir.
- Bu tür harekatlar başlangıçta sadece "giriş' değil "çıkış" stratejisini de içeriyorsa başarılı olurlar. Yani, "amacına ulaştıktan sonra - Suriye'yi işgal etmek gibi bir niyetimiz olmadığına göre - kime devredip çıkacağız, yaklaşık ne kadar bir sürede sonuç almayı umuyoruz?" sorularına yanıtın hazır olması gerekiyor.
- Madem uluslararası hukuk gereğince hareket ediyoruz, istesek de istemesek de halihazırda ülkenin meşru rejimi olan Şam ile koordine etmemiz, bölgenin/sınırın gelecek mimarisini yerli Kürtler dahil Suriye liderleri ile konuşmamız zorunlu. Suriye denkleminde zemin kazanmış, hesaba katılması gereken Moskova, Washington, Tahran ve Körfez ülkeleri ile de sıcak temas kaybedilmemeli, mümkün olduğunca geniş ittifak kurulmalı.
- Savaşlar günümüzde sadece sahada kazanılmıyor; diplomasi, uluslararası medya, sivil toplum kuruluşları ihmal edilmemeli. Az ve öz konuşulmalı. Bundan 10 yıl sonra nasıl bir Suriye sınırına sahip olacağımız, Suriye'nin istikrarı, bütünlüğü ve bunun sürdürülebilir olup olmayacağı önemli.
- Bu tür müdahalelerin en büyük riski, başlangıçta saptanan hedeflerin giderek genişlemesi, savaşın uzaması, yayılması ve içinden çıkılamaz hale gelmesidir. O tuzağa düşmeyelim.
- Ne iktidar ne de muhalefet bu harekatı kendileri için siyasi avantaja dönüştürmeye çalışmamalı. Olur olmaz muhalif düşüncelere "vatan hainliği" damgası vurularak akl-ı selim sindirilmemelidir. Tıpkı Başbakan'ın en son ana muhalefet lideri ile görüşmesinde olduğu gibi istişareler devam etmelidir. Ülkemizdeki Kürt kökenli vatandaşlarımız da bunun Kürtlere değil terör gruplarına yönelik bir harekat olduğuna ikna edilmelidir. Ancak o zaman millet en geniş destek için hükümetin, silahlı kuvvetlerinin arkasında kenetlenir.
- Gönül ister ki tek bir askerimizin ve Suriyeli sivilin burnu kanamadan bu harekat başarıyla sonuçlansın ama sahadaki gerçekler farklı. En az zayiat ve hedeflere süratle ulaşmada başarı için duacıyız.
- Suriye iç savaşı sonrasında sınır bölgemizin karşı tarafı ÖSO, İŞİD ve YPG arasında el değiştirdi sürekli. Halihazırda PKK'nın uzantısı olduğunu gizleme gereği bile duymayan YPG sınırın en uzun şeridini kontrol ediyor. Suriye'nin İsrail (Golan Tepeleri), Lübnan ve Irak ile de çözülmesi gereken sınır güvenliği/çizgisi sorunları da var daha sırada bekleyen.
-ABD'nin desteği ile de ülkemiz ile sınırı koruyacak, İranlı Şii milislere (Hasdi Sabi, Pakistanlı Zeynebiyyun ve Afganistanlı Fatimiyun Tugayları) karşı denge sağlayacak 30.000 kişilik tam teçhizatlı bir kuvvet oluşturuluyor.
- Afrin harekatı, ülkemizin sadece bugünkü değil Suriye ile gelecekteki sınır güvenliğini, Fırat sularının gelecegini de sağlama alacak "premptive" bir stratejinin parçası olarak gerçekleştiriliyorsa amacına ulaşmış olacaktır.
- Hükümetin ve silahlı kuvvetlerin de altını çizdiği gibi, bu harekat bölgenin realitesi olan sınır boyundaki Kürt halkına yönelik değildir. Olamaz da. Yanlış adımlar, bölge Kürtlerinin desteğinin yitirilmesi ülkemiz içinde de ciddi yansımalar yaratabilir.
- Bu tür harekatlar başlangıçta sadece "giriş' değil "çıkış" stratejisini de içeriyorsa başarılı olurlar. Yani, "amacına ulaştıktan sonra - Suriye'yi işgal etmek gibi bir niyetimiz olmadığına göre - kime devredip çıkacağız, yaklaşık ne kadar bir sürede sonuç almayı umuyoruz?" sorularına yanıtın hazır olması gerekiyor.
- Madem uluslararası hukuk gereğince hareket ediyoruz, istesek de istemesek de halihazırda ülkenin meşru rejimi olan Şam ile koordine etmemiz, bölgenin/sınırın gelecek mimarisini yerli Kürtler dahil Suriye liderleri ile konuşmamız zorunlu. Suriye denkleminde zemin kazanmış, hesaba katılması gereken Moskova, Washington, Tahran ve Körfez ülkeleri ile de sıcak temas kaybedilmemeli, mümkün olduğunca geniş ittifak kurulmalı.
- Savaşlar günümüzde sadece sahada kazanılmıyor; diplomasi, uluslararası medya, sivil toplum kuruluşları ihmal edilmemeli. Az ve öz konuşulmalı. Bundan 10 yıl sonra nasıl bir Suriye sınırına sahip olacağımız, Suriye'nin istikrarı, bütünlüğü ve bunun sürdürülebilir olup olmayacağı önemli.
- Bu tür müdahalelerin en büyük riski, başlangıçta saptanan hedeflerin giderek genişlemesi, savaşın uzaması, yayılması ve içinden çıkılamaz hale gelmesidir. O tuzağa düşmeyelim.
- Ne iktidar ne de muhalefet bu harekatı kendileri için siyasi avantaja dönüştürmeye çalışmamalı. Olur olmaz muhalif düşüncelere "vatan hainliği" damgası vurularak akl-ı selim sindirilmemelidir. Tıpkı Başbakan'ın en son ana muhalefet lideri ile görüşmesinde olduğu gibi istişareler devam etmelidir. Ülkemizdeki Kürt kökenli vatandaşlarımız da bunun Kürtlere değil terör gruplarına yönelik bir harekat olduğuna ikna edilmelidir. Ancak o zaman millet en geniş destek için hükümetin, silahlı kuvvetlerinin arkasında kenetlenir.
- Gönül ister ki tek bir askerimizin ve Suriyeli sivilin burnu kanamadan bu harekat başarıyla sonuçlansın ama sahadaki gerçekler farklı. En az zayiat ve hedeflere süratle ulaşmada başarı için duacıyız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder