23 Ocak 2018 Salı

MEHMET ÖĞÜTÇÜ (Yorum-Analiz) Afrin, daha büyük resmin parçası...

Afrin, daha büyük resmin parçası
- 911 kilometrelik Türkiye-Suriye sınırı, ülkemizin en uzun kara sınırı. Hatay'ın katılmasından bu yana gerek Suriye'nin Hatay'ı sınırlarında göstermesi, gerek Fırat suyunun paylaşımı gerekse PKK terörü bakımlarından sorunlu olmaya devam etti.
- Suriye iç savaşı sonrasında sınır bölgemizin karşı tarafı ÖSO, İŞİD ve YPG arasında el değiştirdi sürekli. Halihazırda PKK'nın uzantısı olduğunu gizleme gereği bile duymayan YPG sınırın en uzun şeridini kontrol ediyor. Suriye'nin İsrail (Golan Tepeleri), Lübnan ve Irak ile de çözülmesi gereken sınır güvenliği/çizgisi sorunları da var daha sırada bekleyen.
-ABD'nin desteği ile de ülkemiz ile sınırı koruyacak, İranlı Şii milislere (Hasdi Sabi, Pakistanlı Zeynebiyyun ve Afganistanlı Fatimiyun Tugayları) karşı denge sağlayacak 30.000 kişilik tam teçhizatlı bir kuvvet oluşturuluyor.
- Afrin harekatı, ülkemizin sadece bugünkü değil Suriye ile gelecekteki sınır güvenliğini, Fırat sularının gelecegini de sağlama alacak "premptive" bir stratejinin parçası olarak gerçekleştiriliyorsa amacına ulaşmış olacaktır.
- Hükümetin ve silahlı kuvvetlerin de altını çizdiği gibi, bu harekat bölgenin realitesi olan sınır boyundaki Kürt halkına yönelik değildir. Olamaz da. Yanlış adımlar, bölge Kürtlerinin desteğinin yitirilmesi ülkemiz içinde de ciddi yansımalar yaratabilir.
- Bu tür harekatlar başlangıçta sadece "giriş' değil "çıkış" stratejisini de içeriyorsa başarılı olurlar. Yani, "amacına ulaştıktan sonra - Suriye'yi işgal etmek gibi bir niyetimiz olmadığına göre - kime devredip çıkacağız, yaklaşık ne kadar bir sürede sonuç almayı umuyoruz?" sorularına yanıtın hazır olması gerekiyor.
- Madem uluslararası hukuk gereğince hareket ediyoruz, istesek de istemesek de halihazırda ülkenin meşru rejimi olan Şam ile koordine etmemiz, bölgenin/sınırın gelecek mimarisini yerli Kürtler dahil Suriye liderleri ile konuşmamız zorunlu. Suriye denkleminde zemin kazanmış, hesaba katılması gereken Moskova, Washington, Tahran ve Körfez ülkeleri ile de sıcak temas kaybedilmemeli, mümkün olduğunca geniş ittifak kurulmalı.
- Savaşlar günümüzde sadece sahada kazanılmıyor; diplomasi, uluslararası medya, sivil toplum kuruluşları ihmal edilmemeli. Az ve öz konuşulmalı. Bundan 10 yıl sonra nasıl bir Suriye sınırına sahip olacağımız, Suriye'nin istikrarı, bütünlüğü ve bunun sürdürülebilir olup olmayacağı önemli.
- Bu tür müdahalelerin en büyük riski, başlangıçta saptanan hedeflerin giderek genişlemesi, savaşın uzaması, yayılması ve içinden çıkılamaz hale gelmesidir. O tuzağa düşmeyelim.
- Ne iktidar ne de muhalefet bu harekatı kendileri için siyasi avantaja dönüştürmeye çalışmamalı. Olur olmaz muhalif düşüncelere "vatan hainliği" damgası vurularak akl-ı selim sindirilmemelidir. Tıpkı Başbakan'ın en son ana muhalefet lideri ile görüşmesinde olduğu gibi istişareler devam etmelidir. Ülkemizdeki Kürt kökenli vatandaşlarımız da bunun Kürtlere değil terör gruplarına yönelik bir harekat olduğuna ikna edilmelidir. Ancak o zaman millet en geniş destek için hükümetin, silahlı kuvvetlerinin arkasında kenetlenir.
- Gönül ister ki tek bir askerimizin ve Suriyeli sivilin burnu kanamadan bu harekat başarıyla sonuçlansın ama sahadaki gerçekler farklı. En az zayiat ve hedeflere süratle ulaşmada başarı için duacıyız.
BeğenDaha fazla ifade göster
Yorum Yap
8 Yorum
Yorumlar
Ugur Ataer Yol gosterici harika bir yorum. Tesekkurler.
Yönet
BeğenDaha fazla ifade göster
Yanıtla14s
Kaya Erdal Çapan Yuksek mesaadeleriniz ile paylasiyorum
Yönet
BeğenDaha fazla ifade göster
Yanıtla14s
Galip Ermiş Güzel yorum teşekkürler
Yönet
BeğenDaha fazla ifade göster
Yanıtla14s
Suat Dizdar Orta Doğu bir hokka gibi içine girmek kolay çıkmak imkansız.. Bugün yapılanlar bölge için M. Kemal'in çizdiği stratejinin terk edilmesi anlamında bizi hızla bölünmeye yaklaştırıyor.. Bu Afrin harekatının da tam anlamıyla ABD'nin suyuna giden bir iş old...Daha Fazlasını Gör
Yönet
BeğenDaha fazla ifade göster
Yanıtla14s
Mustafa Kemal Ogutcu Aydınlatıcı bilgiler için teşekkürler
Yönet
BeğenDaha fazla ifade göster
Yanıtla14s
Fatoş Yalman Mehmet, sağol çok açıklayıcı ve her zamanki gibi akılcı yazmışsın. Paylaşıyorum 👍🏻
Yönet
BeğenDaha fazla ifade göster
Yanıtla13s
Cahit Atman Mehmetciğim, sondan bir önceki paragrafın ilk cümlesinin sonu "dönüştürmeye çalışmamalı" olacak sanırım, istersen düzeltme yap derim.
Yönet
BeğenDaha fazla ifade göster
Yanıtla13s
Uğur Doğan Bilgilendirme ve yorum için teşekkürler ,süper bir analiz...

4 Ocak 2018 Perşembe

ŞOK HABER (HABER MAKALE) AHMET DURSUN "Türkiye Şeker Kurumu kapatıldı, ama neden? 10 milyar dolar cezayı AKP üyeleri ödesin."


TÜRKİYE ŞEKER KURUMU KAPATILDI.
AMA NEDEN?.. 
ABD'DEN GELECEK 10 MİLYAR DOLAR CEZAYI AKP ÜYELERİ ÖDESİN!..
Malumunuz, AKP kendisine verilen görevi en iyi şekilde icra etmektedir. Yazık ki görev, Türk halkına karşı verilmiş bir görevdir.
Özellikle İslamcıların bu görevde kullanılmış olmasının bir çok sıkıntısı var. Bunları uzunca ve defalarca anlattım, o nedenle bu kez uzatmak istemiyorum.
Sadece şunu bilin ki, bu gün İslamcı diye bize dayatılanlar, uydurulmuş bir İslam hukukunu baz alarak işgal altındaki topraklarda ağaçları kesmekte ve ormanları yakmaktadırlar.
Bunları daha evvelki yazımda anlatmıştım.
Şeriatçılar, Türkiye’de her şeyi neden katlediyor?
Allah egemenliğinin ve şeriatın yürürlükte olmadığı ülkelerde, darü'l harb ilkeleri uygulanmalıdır.
Söz gelimi devlete ait camilerde namaz kılınmaz, dini faaliyette bulunmak ise günahtır.
İslam hukukunda cihat sırasında, düşman kesimindeki yaş ağaçların kesilebileceği, kesilmeden yakılabileceği hükme bağlanmıştır. İSLAM VE ŞİDDET. pdf
Tüm bunlara ilave olarak ise, kesemedikleri, yakamadıkları yerleri, efendilerinin hizmetine sunmak için satmaktadırlar.
Son örneği Şeker kurumuna bakalım.
Çok merak eden varsa bazı detaylar için, “Şeker pancarından etil alkole uzanan yol” başlığındaki video eşliğinde sunulan bilgilere baksınlar.
Ben başka bir konuya daha değineceğim. Y-CHP Genel Başkan Yardımcısı Erdal Aksünger, Reza Zarrap’ın ABD’deki yargılamasını mahkeme salonunda izlemiş ve şöyle söylüyor.
“Bu dava ne zaman başlıyor? Kumpas operasyonlarının yapıldığı dönem, 2007 yılında Edirne’de 202 kilogram eroin yakalanmıştı. Eroinin bağlantılarında İstanbul’da bir döviz bürosu sahibine ulaştılar. Bu isim Abdullah Habbani’ydi. Yani Reza Zarrab’ın ortağı. ABD’de gıyabında yargılanan 7 kişiden biri. Devlet bunları bilmiyor muydu? Biliyorlardı. Türkiye’ye 10 milyar dolar civarında ceza verileceği söyleniyor. Bunu ödemek zorundayız. Ödemezsek bir dolar bankalarımızdan para aktaramayız. Peki, Mehmet Hakan Atilla’ya ne olacak? 5 yıl falan ceza alacak. Mehmet Hakan Atilla günah keçisidir. Zarrap da söyledi. Zafer Çağlayan ve Süleyman Aslan’ı söyledi. Suç sabitlenince Halk Bankası’na ceza verilecek. ABD’nin bu davayı hukuk davasına çevirmesi durumunda Birleşmiş Milletler’e götürebilecek, o zaman da ambargonun gündeme gelecek” demiş.
Başbakan Tayyip Erdoğan, bakan çocukları ve Reza Zarrab’ın bırakılmasıyla ilgili şu yorumu yaptı:
“Doğrusu benim beklentim bu istikametteydi. Bir kısım paralel yargı maalesef çok haksız mesneti olmayan adımlar attı. Er geç hak yerini bulacaktır diye bir temennim vardı ve hak yerini buldu. Benzer birçok mağdur olan insanlar vardı, temennim o ki, onların da hakkın tecellisiyle bu hapishanelerden bir an önce çıkma imkanı yakalasınlar." 28.02.2014-hurriyet
Bu konuşmadan yaklaşık 2,5 ay kadar önce de aynı şekilde, şimdilerde hırsız ve yolsuz diye tanımladığı şahsa şöyle sahip çıkıyordu.
Parayı evde saklaması doğru mu?
<>> AHMET DURSUN
Eğer mevzuat itibariyle makbuz teslim edilmişse, parayı veren hayır sahibi de bunun çıkışını kayıt altına aldıysa mesele yok. Hayır sahibi de, okul yönetimi de bunu söylüyor. Emniyetteki yetkililerin yapacağı şey, bu olayın bankayla en ufak bir bağlantısı var mı, yok mu onu arayıp bulmak.
BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan’a operasyonun kilit ismi Reza Zarrab’ı sorduk:
Altın ihracatı yapan bir zat, ülkeye katkısının olduğunu biliyorum. Hayır işlerine girdiğini biliyorum. Bu noktada AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış’ın adının karıştırıldığı görüntüleri anımsadı:
Erdoğan’ın Pakistan seyahatini özetlemesinin ardından sorular Halkbank’tan iki bakan çocuğunu da kapsayan tutuklamalara uzanan operasyon üzerine yoğunlaştı:
“AB ofisine çantayla girdi, çantasız çıktı” diyorlar. Teslim edilirken bir görüntü var mı? Sadece “Çantayla girdi, çantasız çıktı” gibi bir yaklaşım olabilir mi? Böyle bir hukuk var mı? Belki o çantayla kitap falan götürülmüştür.
Gülümseyip, bizi uyardı:
Çantayla sakın bir yere girip çıkmayın. Malum, suç aleti oldu. Hele valizle hiç girmeyin.
Zafer Çağlayan’ın oğluna verildiği iddia edilen valize değindi: Zafer Bey oğluna hediye elbise gönderildiğini söylüyor. Böyle uyduruk şeyler. Kanıtın varsa görüntülü olarak suçüstü yap. O zaman eyvallah. Ama “çantayla girdi, çantasız çıktı” anlayışını anlamak mümkün değil. Vahap MUNYAR/26.12.2013-hurriyet
Demek ki neymiş?
Tüm bunlar bilerek, bilgileri dâhilinde, bilinçli yapılan sularmış. Kendi ifadesiyle hakkın yerini bulması gerekirmiş. Yine kendi ifadesiyle, “ülkeye katkısının olduğunu biliyorum. Hayır işlerine girdiğini biliyor” iseniz ve AKP seçmeni de sizi kayıtsız şartsız desteklediyse, 10 milyar doları 80 milyon vatandaşın sırtına yüklemeye kimsenin hakkı yoktur, olmamalıdır.
Bu milletin başka işi gücü yoktur da, sizin hata ise hatanızın, kasıt ise suçunuzun bedelini ödemeye ne mecburiyeti var? Siz devlet yönetmesini 15 yıldır öğrenemediyseniz, sürekli kandırıldığınızı söyleyip duruyorsanız, bu millet sizin günah keçiniz midir ki, durmaksızın hatalarınızın bedelini ödeyecek? Tıpkı gerçek Laiklik sisteminde nasıl ki devlet ibadet yerlerinin suyunu, elektriğini, görevlilerin maaşını ödeyemez, üye olanlar bunları karşılarsa, gerçek demokrasilerde olduğu gibi vatandaşın sizin suçlarınızı ödememesi de gerçek demokrasi ve hukukun üstünlüğü ilkesidir.
Bu ülkede ne demokrasi ne Laiklik olmadığını hepimiz biliyoruz.
Hangi ülkede var derseniz, yanlış anımsamıyorsam İsveç’te vatandaşlarının çıkan yasalara karşı ferdi olarak dava açma hakkı olduğundan, gerçek demokrasiye en yakın ülke orasıdır.
Burada benim çıkan yasaya dava açma hakkımı bırakın, TBMM’de çıkarttığınız çorbaya dönüşen torba yasaları bile, aynı gün, aynı dakikada hem onaylıyor hem iptal eden yasasını çıkartıyorsunuz.
Neden?
Çünkü bir yerlere rant sağlıyor ve derhal o yasayı iptal ediyorsunuz ki, başkaları bu ranttan fayda sağlamasın. Bunların hesabı elbet hukuk devleti tarafından sorulacak, siz olmasanız dahi çocuklarınızdan sorulacaktır, nihayete kadar orada kalamayacağınıza, millet de uyuyamayacağına göre, bunların hesabı elbet sorulacaktır. Halk Bankası’nın başına gelecekleri bildiğiniz için, son çıkarttığınız düzenlemeler de sizi kurtaramayacaktır.
Benden söylemesi.
Ayrıca, aklınız sıra etil alkole düzenleme getirmişsiniz, size göre düzenleme bana göre engel, yasaklama. Alkol vergisinden de vazgeçemiyorsunuz. Çünkü 10 milyar TL gibi bir rakamdan bahsediyoruz. İyi de, hem şeker kurumunu kapatıp, hem etil alkolü yasaklamanızın, sigaraya aşırı zam yapmanızın neyle ilgisi var? Vatandaşın sağlığı demeyin güldürmeyin.
Türkiye’de kanserin nüfusa oranı % 30’larda.
Nedeni alkol-sigara da değil, GDO’lu ürünlerdir.
Sahi, “Konya Şeker GDO yok” dediği için neden cezalandırılmıştı dersiniz? Yanıtı basit, sigara ve alkolden yabancı firmaların geliri düşmesin diye yaptığınız zamlar ve etil alkole katacağınız “denatonyum benzoat” neden ise, GDO’ya göz yumup milleti kanserden kırmanızın nedeni de ondandır. Zira sizi iktidar yapan öldürmeye ant içtiğiniz millet değil, efendilerinizdir.
Kara gün kararıp kalmaz, gün doğmadan neler doğar neler…! 03.01.2018
A.Dursun
***
30 Aralık 2017 CUMARTESİ "Resmî Gazete" Sayı : 30286
YÖNETMELİK: Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığından:
ETİL ALKOL VE METANOLÜN ÜRETİMİ İLE İÇ VE DIŞ TİCARETİNE İLİŞKİN USUL VE ESASLAR HAKKINDA YÖNETMELİKTE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR YÖNETMELİK
MADDE 1 – 30/10/2011 tarihli ve 28100 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Etil Alkol ve Metanolün Üretimi ile İç ve Dış Ticaretine İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin 20 nci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“a) Evsel kullanım amaçlı etil alkol: Bu etil alkoller, sadece etil alkol üretim tesisinde veya uygun distile alkollü içki üretim tesisinde 70 cl veya 1 litrelik cam şişelerde mutlak alkol miktarı üzerinden 100 litresine 1,2 gram denatonyum benzoat katılması suretiyle ambalajlanır veya ambalajlı olarak ithal edilir. Yetkili etil alkol veya alkollü içki dağıtım firmaları eliyle piyasaya arz edilen bu etil alkol, etil alkol toptan satış belgesi, etil alkol ve metanol toptan satış belgesi ve etil alkol perakende satış belgesini haiz satıcılar eliyle tüketime sunulur. Bu ürünlerin etiketinde “Gıda amaçlı kullanılması uygun değildir.” ifadesi yer alır.”
MADDE 2 – Aynı Yönetmeliğe aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
“Geçiş süreci
GEÇİCİ MADDE 2 – (1) Bu maddenin yayımı tarihinden önce piyasaya arz edilen bu Yönetmeliğin 20 nci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki ürünler, 31/3/2018 tarihine kadar piyasada bulunabilir.”
MADDE 3 – Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
MADDE 4 – Bu Yönetmelik hükümlerini Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı yürütür.